7 Aralık 2007 Cuma

yorulduk ey halkım unutma bizi!




bu ara hayatıma giren "keller" beni gerçekten deli ediyorlar. önce geometri öğretmenim şimdi de yeni spor hocam. ikisiyle de bir türlü anlaşamadığımı ve düzgün bir iletişim kuramadığımı fark etmemle ikisin de en büyük ortak özelliğinin "kel" olduğunu farketmem arasında yalnızca birkaç salise oldu. hatta şimdi farkettim de ikisi de karadenizli. aslında ben kelleri ve karadenizlileri ayrı ayrı kulvarlarda çok da severdim. ama bu sefer böyle bir olayım oldu. bu da günün enteresan bir farkındalığıdır.



düşündüm de keller sanırım saçlarının an be an dökülmesine katlanamayıp hepsini birden kestiriyorlar ve böylece de bir taşta iki kuş vurarak "imaj" sahibi de oluyorlar. bu genellemeden kişilik analizi de yaparsak; bu kategorideki insanlarda bir kompleks ve kişisel eksikliklerini su yüzüne çıkarmama durumu söz konusu.



ikinci bir tahminim ise bu kellerin özgüvenleri öyle fazla ki iki kıl eksik iki kıl fazla onlar için farketmiyor.





ya da üçüncü bir olasılık tamamen can sıkıntısı ya da üşengeçlik gibi sebeplerden de olabilir ama bunlar konumuz dışında şuan için.



tüm bu olasılıklar göz önünde bulundurulursa bizim bahsi geçen "keller" birici kategoriye uymaktadır. ve bu kategorideki kellerimiz etrafındaki insanların kişisel ve ruhsal durumlarına son derece alaycı yaklaşabiliyorlar. benim gibi fazla kırılgan bir insan için ise son derece gergin ortamlar mavzu bahis oluyor bu durumda.





------------------------------




ben bugün farkettim de bir 70'lik bira ile içimdeki sesleri dışarıya çıkarabiliyorum. ne başım dönüyor ne gülme krizlerine giriyorum ama içimdeki sevgiyi de nefreti de öfkeyi de çok iyi ifade edebiliyorum. keşke hep böyle olsam. ama içkisiz.











----------------------------


ben farkettim ki bu ara çok pot kırıyorum. bunun sebebin de düşündüm tabi ki. sadece farketmekle yetinmedim oturdum düşündüm uslu uslu. anladım ki ben etrafımdakilere yalan dolan söylemiyorum çok gerekmedikçe. pembe yalan durumları yani. gerçi yalanın rengi olmaz bence de ama bazen gerebilmekte kendisi. ben öyle yalanlar söylüyorum ki etrafımdakiler kırılmasın, gergin ortamlar oluşmasın. ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum ama anlık yalanlar bunlar. çok hayati, çok kişisel durumlar değil yani. neyse efendim ben böyle anlık taktiklere filan çok pabuç bırakmadığımdan başkalarının taktiklerini, yalanlarını pot diye kırabiliyorum. bu da benim kötü bir özelliğimdir böyle geçsin kayıtlara. pişmanlık içerisindeyim lakin ne çare?



bu bir öss güncesidir biliyorum ama bu aralar öss ile ilgilil pek birşey yapmadığım göz önüne alınırsa bu yazıyı yazmam çok da abesle iştigal etmiş olmam diye düşünmekteyim.
bu da böyle bir yazımdır. arz ederim.

5 yorum:

Prometheus dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
dide dedi ki...

:) kimsenin beni farkettiğini sanmamışken esin kaynağı olabilmek ne büyük şeref efenim.

Prometheus dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Prometheus dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Remomythe dedi ki...

biz de bir zamanlar öniversitelerde ,bu hallerde idik..bu da ,bir aşaması yaşamın...bunaltı ,neşe ,hüzün , mutluluk ,heves ,yeis içiçe...
hey gidi gençlik...
bu bir köşede kalmış yazı bile farkedildiiine göre , farkediliyorsunuz efenim ....arzederim :))