26 Mart 2008 Çarşamba

dy/dx

son zamanlarda bir yasemin çayı furyası başlamıştı ya; bu işten en zararlı çıkan ben oldum. perihan mağden' in bu yazısından sonra kabul ediyorum benim de aklıma düştü yasemin. ama aslında yasemin sadece aklıma düştü ve gitti. öyle olmasını istedim çünkü. esas yazıda bahsedilen insan ilişkileriyle ilgilendim ben. neyse aslında demek istediğim ben bu işten hem maddi hem manevi zararlı çıktım.
bugün dershane çıkışı, çok güzide bir arkadaşım beni çekiştire çekiştire o pis kokulu sakarya caddesindeki aktarlara sürükledi. zaten yorgunum, argınım, yağmura maruz kalmışım bir de hanfendiye yasemin çayı alınacakmış, sanki çok içecekmiş gibi! dediğim gibi bu son zamanlarda bi furya haline geldiği için ilk gittiğimiz yerde taze bitmiş, başka birine gittik. "oh be hemen al da çıkalım" derken o güzide şahsiyet parası olmadığını farketmez mi? "ay neyse yarın geliriz" dedi. paramla evire çevire dövmek istedim onu oracıkta ama tüm içtenliğimle alınmasını sağladım o çayın. gerçekten çok da içtendim ama bu konuda. ben hergün aktar aktar dolaşıp çay arayamazdım, hem de içmeyeceğine emin olduğum bir çay için asla yapamazdım bunu. "parası neyse veririz" dedim ve bitti, gitti. kızılay dediğin yer zaten insanı zorlayan bir mekan. bir zaman sonra tahammül edemiyor bu zavallı bünye de. bu işin maddi yönüydü tabi. bunu bi kere yaşayıp atabiliyor insan üzerinden. yıllar sonra akla gelip iç burkmuyor yani.
iç burkan yönü ise şöyle; ben ilkokuldayken hepimizin birer dolabı vardı koridorda. hayır o amerikan filmlerindeki demir dolaplardan değildi. akşap, cici bici dolaplardı. dolap anahtarlarımızı sıkı sıkı sakladığımız dolaplardı. içine sulu boya kabı ve blok flüt koyduğumuz dolaplardı. henüz şimdiki gibi kaybetmezdim eşyalarımı. inanması güç ama tertipli zamanlarımdı. dolabıma da gözüm gibi bakardım. temizlerdim, düzenlerdim hatta mis gibi kokmasını isterdim. anneannem yaseminleri çok severdi ve bana da küçük bir yasemin spreyi vermişti. dolabıma ondan püskürtürdüm. ama her okulda kötü kalpli, popüler, pon pon kız tipliler vardır ya, bizde de vardı işte onlardan. birgün bana, "ay napıyosun sen? çok aradın mı o kokuyu ehihihi" demişlerdi. ömrümde nadir de olsa böyle durumlara cevap verebilmişliğim vardır. bu da onlardan biriydi. söz konusu anneannem ise çok güçlü olabildiğim zamanlardı zaten. ama hakettikleri cevabı vermem yıllar sonra bile içimin burkulmayacağı anlamına gelmiyordu. yıllardır yasemin çayını yeşil çayla karıştırıp içmem, kokusunu duymak istememem sanırım bu sebepten. hatta o yazıda yaseminlerden çok diğer konuya dikkat etmem de bu sebepten olmalı, bak şimdi farkettim.


hem kirazlar çiçek açtı. ben onları daha çok severim.

2 yorum:

kristensenn dedi ki...

yasemin, ada çayı, papatya, oldum olası ilgi duymadım bunlara. ama bak, kiraz için çin mahallesine gidebilirim. güzel bir insan içinse her yere, herhangi bir yere.

başkalarını boşver. bence çok güçlüsün.

dide dedi ki...

(: sağol. evet 5 kaplan gücündeyim. ama tırnaklarım biraz kırık:)